true; real; actual; veritable

listen to the pronunciation of true; real; actual; veritable
Английский Язык - Турецкий язык

Определение true; real; actual; veritable в Английский Язык Турецкий язык словарь

very
tümüyle

I am very against the legalisation of drugs - Uyuşturucuların yasalaşmasına tümüyle karşıyım.

very
zilzurna

We got very drunk. - Zilzurna sarhoş olduk.

very
cüda
very
ta kendisi

You are the very definition of love - Sen aşkın ta kendisisin.

very
çok

Seni anlamak gerçekten çok zor. - Understanding you is really very hard.

Tokyo çok büyük bir şehirdir. - Tokyo is a very big city.

very
pek

Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı. - Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.

Tom'un pek çok arkadaşı yok. - Tom doesn't have very many friends.

very
köp

Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever. - Mac is my friend. He likes dogs very much.

Bir dachshund uzun gövdesi ve kısa bacakları olan bir Alman köpeğidir. - A dachshund is a dog from Germany with a very long body and short legs.

very
tam

He left his last job for very this reason - İşinde tam bu yüzden ayrıldı.

Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti. - The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.

Tam sonuna kadar vazgeçme. - Never give up till the very end.

very
yaman
very
aynı

Marcus had scratched a door; the very one I had just entered moments ago, with a pen that had run out of ink - Marcus birkaç dakika önce girmiş olduğum aynı kapıyı mürekkebi tükenmiş bir kalemle çizdi.

O sadece bir doktor değil, aynı zamanda çok ünlü bir roman yazarıdır. - Not only was he a doctor, he was also a very famous novelist.

Tom'un yaptığı çok emniyetli olmayan tek şey her Web sitesi için aynı şifreyi kullanmasıdır. - One thing Tom does that isn't very safe is that he uses the same password for every website.

very
en

Those were his very last words - Bunlar onun en son sözleriydi.

very
çok, pek, gayet: very good çok iyi. very warm pek sıcak. He speaks English very well. İngilizceyi gayet iyi konuşuyor
very
kati

This is the very proof of God's grace - Bu Tanrı'nın lütfunun kati kanıtıdır.

Leyla ve Sami çok korkunç bir katil çiftiydi. - Layla and Sami were a very gruesome couple of killers.

Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur. - Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.

very
{s} bile

Mayısta bile hava çok soğuk. - It's even very cold in May.

Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır. - In critical moments even the very powerful have need of the weakest.

very
{s} salt

O salt melodi bana gençliğimi hatırlattı. - That very tune reminded me of my adolescence.

very
Marriage is the very thing for you Evlilik se
very
(sıfat) tam, bile, sırf, salt, mutlâk, çok, gerçek, aynı, özel
very
hususi
Английский Язык - Английский Язык
very
true; real; actual; veritable

    Расстановка переносов

    true; real; actual; ve·ri·ta·ble

    Произношение

Избранное