Park oldukça büyüktür; Çok sayıda ağaçları ve çok sayıda çiçekleri vardır.
- This park is pretty big; it has a lot of trees and many flowers.
Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
- Flowers and trees need clean air and fresh water.
Ağaçtaki tüm yapraklar sarardı.
- All the leaves on the tree turned yellow.
Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
- Flowers and trees need clean air and fresh water.
Bir asırdan fazla bir süre önce, Rusya'daki Tunguska Nehri vadisinin üzerindeki gökyüzünde bir kuyrukluyıldız veya bir göktaşı patladı. Patlamada yüzlerce mildeki milyonlarca ağaç yıkıldı.
- More than a century ago, a comet or a meteor exploded in the sky above the Tunguska River valley in Russia. The explosion knocked down millions of trees over hundreds of miles.
Zümrüt kül kurdu Kuzey Amerika genelinde yüz milyondan daha fazla kül ağacını daha öldürdü.
- The emerald ash borer has killed more than a hundred million ash trees across North America.
Tom'un ağaçtan düştüğü zamanı hâlâ hatırlayabiliyorum.
- I can still remember the time when Tom fell out of the tree.
Biz ağaçtan fındıkları salladık.
- We shook nuts from the tree.
Drunken trees leaning in random directions are often found in spruce forests where discontinuous permafrost has melted.
Money doesn't grow on trees — and even the paper for money isn't made of wood!.
Smith is good at detail, but can't see the forest for the trees.
... a vast fuel supply in the form of plants and trees, ...
... With fewer trees and greater gaps between them, ...