They debated land reform but never carried it out.
- Toprak reformunu tartıştılar ama asla uygulayamadılar.
This house and this land are mine.
- Bu ev ve bu topraklar benim!
About one third of the earth's surface is land.
- Yaklaşık olarak dünya yüzeyinin üçte biri topraktır.
The earth became red with blood.
- Toprak kandan dolayı kırmızıya döndü.
Plants don't grow in this soil.
- Bitkiler bu toprakta büyümez.
The soil here is fertile.
- Buradaki toprak verimlidir.
We're losing too much ground.
- Çok fazla toprak kaybediyoruz.
We're on unfamiliar ground here.
- Burada yabancı bir topraktayız.
He wanted even more territory.
- Hatta o daha çok toprak istedi.
They increased the territory of the empire.
- Onlar imparatorluğun topraklarını genişletti.
Our body was formed out of four elements: earth, fire, water, and air.
- Bizim bedenimiz dört elementten oluşur: toprak, ateş, su ve hava.
The four basic elements are Earth, Air, Fire and Water.
- Dört temel öge toprak, hava ateş ve sudur.
The territory of the country Curacao consists of the islands Curacao and Little Curacao.
- Curaçao ülkesinin toprakları, Curaçao ve Little Curacao adalarından oluşur.
Park Street used to be a dirt road.
- Park caddesi toprak bir yoldu.
Tom is a wealthy landowner.
- Tom, zengin bir toprak sahibidir.