O benim kız kardeşimi oyuncaklarından etti.
- He deprived my little sister of all her toys.
Oyuncak dükkânı kapandı.
- The toy store is closed.
Çocuk oyuncağı istediği için çığlığı bastı.
- The child threw a tantrum because he wanted the toy.
Çocuk oyuncağı nasıl sökeceğini biliyor.
- The boy knows how to disassemble the toy.
Oyuncaklarıyla oynamak istemiyor.
- She doesn't want to play with her toys.
Erkek kardeşim bana küçük bir oyuncak satın aldı.
- My brother bought me a small toy.
Onun oyuncağı onun küçük kızkardeşi tarafından kırıldı.
- Her toy was broken by her little sister.
Çocuklar oyuncakları ile oynarlar.
- Children play with toys.
O silahla oynama, o bir oyuncak değil.
- Don't play with that gun. It's not a toy.
Though they do talk with you, and seem to be otherwise employed, and to your thinking very intent and busy, still that toy runs in their mind, that fear, that suspicion, that abuse, that jealousy .
Then seemed him his Lady by him lay, / And to him playnd, how that false winged boy, / Her chast hart had subdewd, to learne Dame pleasures toy.
She's unbelievably naive.
- O inanılmaz derecede toy.
I'm surprised that you're so naive.
- Bu kadar toy olduğuna şaşırdım.
Tom was green behind the ears when it came to defending himself in court.
- Tom, mahkemede kendini savunma konusunda daha çok toydu.