İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
- The labor unions had been threatening the government with a general strike.
Tüm yapmak istediğimin Tom'u tehdit etmek olduğuna yemin ederim.
- I swear all I meant to do was to threaten Tom.
Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.
- Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war.
Tom'un biraz tehdit edilmiş hissettiğini düşünüyorum.
- I think Tom felt a bit threatened.
Tehdit edilmiş hissetmek zorunda değilsin.
- You don't have to feel threatened.
O, kasabanın ikbâlini tehdit edecektir.
- It will threaten the prosperity of the town.
Darbeler siyaseti tehdit edebilir.
- Coup d'états can threaten the politics.
Birisi o politikacıyı öldürmekle tehdit etti.
- Someone made a threat to kill that politician.
İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
- The labor unions had been threatening the government with a general strike.
Meteor çarpmaları ciddi bir tehlikedir.
- Meteor strikes are a serious threat.
Fırtına tehlikesi var.
- There is a threat of a storm.
Kimse Tom'un gözünü korkutmadı..
- No one threatened Tom.
The rocks threatened the ship's survival.
He threatened me with a knife.
... your debts from a payday lender could literally — and legally — threaten to take away ...
... or threaten the poor faith and credit of the United States ...