Paranın konuştuğu bu sert, küçük dünyada, onun hayat tarzı derin bir nefes taze hava gibi.
- In this harsh, petty world where money does the talking, his way of life is like a breath of fresh air.
O sert bir eleştirmen.
- She's a harsh critic.
Bu lezzetli keki tatmak ister misin?
- Would you like to taste this yummy cake?
Özel lezzet neye benziyor?
- What does the special taste like?
Bu lezzetli keki tatmak ister misin?
- Would you like to taste this yummy cake?
Deniz haşin bir metrestir.
- The sea is a harsh mistress.
1880'lerde burası haşin bir sınır kasabasıydı.
- In the 1880's, this was a harsh frontier town.
Bizim kendi ağacımızdan gelen elmalar marketten gelen püskürtülmüş elmalardan çok daha iyi tat veriyor.
- The apples from our own tree taste much better than the sprayed apples from the supermarket.
Şu ana kadar tattığım ilk Japon yemeği buydu.
- This was the first Japanese food I had ever tasted.
Kırıcı bir dil kullanmayın.
- Don't use harsh language.
Teslim şartları ağır idi.
- The surrender terms were harsh.
Sen bir tadına bakmak ister misin?
- Would you like a taste?
Tom'un acımasız olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is harsh.
Fadıl, zarif Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.
- Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.
Limonlu suyun tadını beğeniyorum.
- I like the taste of lemon water.
Limonun tadını beğeniyor musun?
- Do you like the taste of lemons?
Zevkler ve renkler tartışılmaz.
- There is no accounting for tastes.
İyi bir müzik zevkin var.
- You have good taste in music.
Tom'un mükemmel bir damak tadı var.
- Tom has excellent taste.
Damak tadım sizinkinden oldukça farklı.
- My taste is quite different from yours.
Tat vermek için tuz ve biber ilave et.
- Add salt and pepper to taste.
O, onun dudaklarının nasıl tad alacağını merak ediyordu?
- She wondered what his lips would taste like.
O, dudaklarının nasıl tat alacağını merak ediyordu.
- She wondered how his lips would taste.
Beni çok kaba şekilde yargılama.
- Don't judge me too harshly.
Bir tadımlık ister misin?
- Would you care for a taste?
O, peynirli kekin tadına baktı.
- He tasted the cheesecake.
Annem sütün tadına baktı.
- My mother tasted the milk.
Karpuzun tadını severim.
- I love the taste of watermelon.
Bifteğin muhteşem bir tadı vardı.
- The beefsteak tasted marvelous.
Daha fazla sarımsak gerekip gerekmediğini görmek için çorbanın tadına bak.
- Taste the soup to see if it needs more garlic.
Daha fazla kırmızı biber gerekip gerekmediğini görmek için sosun tadına bak.
- Taste the sauce to see if it needs more chili.
Dr. Parker has good taste in wine.
The chicken tasted great.
Livy is quoted to have said They had not yet tasted the sweetness of freedom.
Add garlic to taste.
... Remember, our algorithms take into account human taste. ...
... we wanted to give you a little taste of that. We want to enable developers to do a lot more ...