Thomas ve Marie evlerini tümüyle restore ediyorlar.
- Thomas and Marie are entirely renovating their home.
O, tamamen cesaretsiz değil.
- He is not entirely without courage.
Kaza tamamen önlenebilirdi.
- The accident was entirely avoidable.
Sen bütünüyle hatalı değilsin.
- You're not entirely wrong.
Sami hâlâ bütünüyle tatmin olmuş değil.
- Sami is still not entirely satisfied.