Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
- The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
O gürültüye katlanamam.
- I can't put up with that noise.
Onlar arkalarında bir ses duydular.
- They heard a noise behind them.
Çorbanızı içerken ses çıkartmayınız.
- Don't make noises when you eat soup.
Çocuklara sessiz kalmalarını emrettim, ama onlar gürültü yapmaya devam ettiler.
- I ordered the children to stay quiet, but they kept on making noise.
Benim için sürpriz oldu, kapı sessizce açıldı.
- Much to my surprise, the door opened noiselessly.
He noised about that he wanted the promotion, unwilling to ask for it but wanting it to be talked about.