O hıçkırarak ağlamaktan vazgeçmeyecek.
- She won't stop sobbing.
Orada hıçkırarak ağlamakta olan bir kız çocuğuna rastladım.
- I found that there was a little girl sobbing.
O, kayıp kız hıçkırıklar arasında adını söyledi.
- Between sobs, that lost girl said her name.
O, uzun süredir onlara yazmadı.
- He hasn't written to them in a long time.
Tom romanı onlara önerdi.
- Tom recommended the novel to them.
Sen bana göre her şeysin.
- You are everything to me.
O bana göre iki yıl kıdemli.
- She is senior to me by two years.
Bu kitap sana epey faydalı olabilir.
- This book may well be useful to you.
Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
- Allow me to introduce Mayuko to you.
Bay Hasimoto bize karşı adil.
- Mr. Hashimoto is fair to us.
Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.
- We demanded that he explain to us why he was late.
Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun
- You live next to somebody I work with.
Bunu başka birine söyle.
- Tell it to somebody else.
Çek birine para ödeme yöntemidir.
- A check is a method of paying money to somebody.
Tom tanımadığı birinin yanında oturdu.
- Tom sat down next to someone he didn't know.
Üzgünüm size yazmam uzun sürdü.
- Sorry it took me so long to write to you.
Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir.
- You have only to ask for it and it will be given to you.
Onun kendi yatak odasında hıçkırarak ağladığını duyabiliyordum.
- I could hear her sobbing in her bedroom.
O, kayıp kız hıçkırıklar arasında adını söyledi.
- Between sobs, that lost girl said her name.
Ben bir orospu çocuğunun annesiyim.
- I'm the mother of a son of a bitch.
Bunu istemiyorsan onu başka birine vereceğim.
- If you don't want this, I'll give it to someone else.
Sabah ereksiyonu olmayan birine ödünç para verme.
- Don't lend money to someone who can't have a morning erection.
Bunun için anahtarınız var mı?
- Do you have the key to this?
Bununla ilgili olarak, ben suçlu değilim.
- In relation to this, I am to blame.
Yatak odasına girerken, hıçkırmaya başladı.
- On entering the bedroom, she started sobbing.
Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- I've got nothing to say to him.
Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
- We had no choice but to leave the matter to him.
Buna alışkın değilim.
- I'm not used to this.
Buna asla alışmayacağım.
- I'll never get used to this.
He doesn't love me! she sobbed.