Bana bankaya giden yolu gösterir misiniz?
- Will you show me the way to the bank?
Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.
- Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness.
Tom'un Mary'ye göstermek istediği bir şey vardı.
- Tom had something he wanted to show Mary.
Tom sınıfa göstermek için bazı resimler getirdi.
- Tom brought some pictures to show the class.
Bu Alplerin bir manzarasıdır.
- This is a view of the Alps.
Herkes buradan manzaranın güzel olduğunu söylüyor.
- Everyone says the view from here is beautiful.
Dünyanın Ay'dan görünümü, 20. yüzyılın simgesel görüntülerinden biridir.
- The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
Tokyo'nun gece görüntüsü muhteşemdir.
- The night view of Tokyo is wonderful.
Benim kişisel bakış açıma göre onun fikri doğrudur.
- From my personal point of view, his opinion is right.
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Bana resmi gösterir misin?
- Will you show me the picture?
Ah! Onu bana göster lütfen.
- Oh! Show it to me please.
O, uzun süredir onlara yazmadı.
- He hasn't written to them in a long time.
Onlar gitmeden önce onlara hoşça kal demeye git.
- Go say goodbye to them before they leave.
Firmamızın sergi salonu bayanlar tarafından çok beğenildi.
- Our company's showroom was a hit with the ladies.
Sergi salonumuz genç bayanlarca çok sevildi.
- Our showroom made a hit with young ladies.
Tom bana bir sihirbazlık numarası gösterdi.
- Tom showed me a magic trick.
Bana bir sihir numarası daha gösterebilir misin?
- Can you show me another magic trick?
Sen bana göre her şeysin.
- You are everything to me.
O bana göre altı yıl kıdemli.
- She is senior to me by six years.
Bir kuş olsam, sana uçabilirim.
- If I were a bird, I would have been able to fly to you.
Bu kitap sana epey faydalı olabilir.
- This book may well be useful to you.
Tom'un güç antrenmanı sonuçları göstermeye başladı.
- Tom's strength training began to show results.
Tom'un biyopsi sonuçlarına göre, tümör iyi huyludur.
- The results of Tom's biopsy show that the tumor is benign.
Bay Tsuji'nin TV şovunda söylediği şarkıya ne deniliyor?
- What is that song called that Mr. Tsuji was singing in the TV show?
Bu televizyon şovu şimdi tutuluyor.
- This TV show is catching on now.
Dün gece bir meteor yağmuru görmek için iyi bir fırsat sağladı.
- Last night provided a good opportunity to see a meteor shower.
Ne yapabileceğini göstermen için bu büyük bir fırsat.
- This is a big opportunity for you to show what you can do.
Bu gösterişli elbise benim için uygun değil.
- This showy dress isn't appropriate for me.
Tom gösteriş budalasının tekidir.
- Tom is such a show off.
Avukat yeni yasayı bize açıkladı.
- The lawyer explained the new law to us.
Bay Hasimoto bize karşı adil.
- Mr. Hashimoto is fair to us.
İşe geri dönmeden önce sıcak bir duş istiyorum.
- I want a hot shower before I go back to work.
Bir araştırma birçok iş adamının öğle yemeğini atladığını göstermektedir.
- A survey shows that many businessmen skip lunch.
En sevdiğim TV programı iptal edildi.
- My favorite TV show's been canceled.
Hangi TV programı en çok seversiniz?
- Which TV show do you like the most?
Sadece onu sevdiğini söylemek yerine onu ne kadar çok sevdiğini gösterecek bir şey yap.
- Instead of just saying you love her, do something to show how much you love her.
Size bir şey söylemek istiyorum.
- I want to show you something.
Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun
- You live next to somebody I work with.
Çek birine para ödeme yöntemidir.
- A check is a method of paying money to somebody.
Bunu başka birine söyle.
- Tell it to somebody else.
Tom tanımadığı birinin yanında oturdu.
- Tom sat down next to someone he didn't know.
Üzgünüm size yazmam uzun sürdü.
- Sorry it took me so long to write to you.
Ne yapılacağı size kalmış.
- What to do is up to you.
Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
- I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
Bir avukat olma düşüncesiyle gece gündüz çalıştı.
- He studied day and night with a view to becoming a lawyer.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
- She stopped looking at the show window.
O, teşhir vitrinine göz attı.
- She looked in at the show window.
Bu oyunun nasıl oynandığını sana göstereceğim.
- I'll show you how this game is played.
O, yeni oyununun el yazmasını bana gösterdi.
- He showed me the manuscript of his new play.
Yara izini herhangi birine hiç gösterdin mi?
- Have you ever shown your scar to someone?
Amerika Birleşik Devletlerinde, hapşırdıklarında birine çok yaşa deriz.
- In the U.S., we say bless you to someone when they sneeze.
Bunun için anahtarınız var mı?
- Do you have the key to this?
Bununla ilgili olarak, ben suçlu değilim.
- In relation to this, I am to blame.
Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- I've got nothing to say to him.
Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
- You may as well say it to him in advance.
Buna alışkın değilim.
- I'm not used to this.
O elbiseyi buna tercih ederim.
- I prefer that dress to this one.
Bu cümleyi görmek için en az on sekiz yaşında olmalısın.
- You must be at least eighteen to view this sentence.
To view the desktop, click the small desktop icon on the bottom of your screen.
It was Apple's usual dog and pony show.
Let's catch a show.
television show.
dog show.
show of force.
The dog sounds ferocious but it's all show.
He played AA ball for years, but never made it to the show.
Your bald patch is starting to show.
... Now, we don't have time to show you all of the features. ...
... also show tremendous style in your videos. ...