to share, divide, separate, go away, quit

listen to the pronunciation of to share, divide, separate, go away, quit
Английский Язык - Турецкий язык

Определение to share, divide, separate, go away, quit в Английский Язык Турецкий язык словарь

part
parça

Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır. - Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.

Anne pastayı üç parçaya böldü. - Mother divided the cake into three parts.

part
kısım

Onun bazı kısımları üzerinde anlaşamadı. - They could not agree on some parts of it.

Teklifin diğer kısımlarını tartıştılar. - They debated other parts of the proposal.

part
taraf

Onların tarafında bir hataydı. - It was a mistake on their part.

Parti Mac tarafından organize edildi. - The party was organized by Mac.

part
kısmen

Üzgünüm. Ben bunun için kısmen sorumluyum. - I'm sorry. I'm partly responsible for it.

Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti. - Tom admitted that it was partially his fault.

part
yarı

Yarın partiye gelecekmisin? - Will you come to the party tomorrow?

Yarın arkadaşım için doğum günü partisi vereceğim. - I'm going to give a birthday party for my friend tomorrow.

part
ekseriya
part
görev

Görevimi yapmayı planlıyorum. - I plan on doing my part.

Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum. - I try to do my part to help the community.

part
yan

Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum. - The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.

Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek. - A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.

part
{f} ayır

Parti için sandalyeler ayırtıldı. - The seats were reserved for the party.

Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir. - These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.

part
fasıl
part
ayrılmak

Ondan ayrılmak zorunda olduğu gün sonunda geldi. - The day came at last when he had to part from her.

Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok. - I have no idea why you want to part with that.

part
{f} parçalanmak, ayrılmak; bölünmek
part
{f} tarakla ayırmak
part
(ial) parça (lı), kısmi
part
(fiil) ayırmak, tarakla ayırmak, ayrılmak, kopmak, elden çıkarmak
part
{i} parça, bölüm, kısım
part
{i} katkı. z. kısmen
part
{i} hisse, pay
Английский Язык - Английский Язык
{v} part