Hasarlı borudan su akıyordu.
- Water was coming out of the damaged pipe.
Chris'in kalbi o kadar boş ve hasarlı hissetti ki o tamir edilemedi.
- Chris' heart felt so empty and damaged that it couldn't be repaired.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.
- I tried to repair his damaged prestige.
Bu masa kurtarılmış ahşaptan yapılır.
- This table is made out of salvaged wood.
Bir Belçika mezarlığındaki korkunç helikopter kazası, kurtarıcılar şimdiden 500'den fazla ceset çıkardılar.
- Horrible helicopter accident in a Belgian cemetery, the rescuers have already salvaged more than 500 corpses.
Rock grubu otel odasına hasar verdi.
- The rock band damaged the hotel room.
Kasırga küçük eve hasar verdi.
- The hurricane damaged the small house.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.
Onlara zarar verildi.
- They've been damaged.