Avrupa Birliği Fransız-Alman düşmanlığı üzerinde yükselmek için bir arzunun bir sonucu olarak oluşturuldu.
- The European Union was created as a result of a desire to rise above French-German enmity.
Nüfus artışı, ciddi sosyal sorunlara yol açmıştır.
- Population growth has given rise to serious social problems.
Onun ücret artışı ile ilgili ricasını neden geri çevirdin?
- Why did you turn down his request for a pay rise?
Florida'da memurların iklim değişikliği ya da deniz seviyesi yükselişi kelimelerini kullanmalarına izin verilmiyor.
- Officials are not allowed to use the words climate change or sea-level rise in Florida.
Bu politika, fiyatlarda büyük bir yükselişe neden oldu.
- This policy resulted in a great rise in prices.
Onunla maaş zammınızı ne zaman görüşeceksiniz?
- When are you going to approach him about your pay rise?
Kalkma zamanı, Johnny.
- Rise and shine, Johnny.
Davalı lütfen ayağa kalkın.
- The defendant will please rise.
Onunla maaş zammınızı ne zaman görüşeceksiniz?
- When are you going to approach him about your pay rise?
Bu nehir Nagano dağlarından kaynaklanır.
- This river rises in the mountains in Nagano.
Yenin değer kaybetmesi enflasyona neden olur mu?
- Does depreciation of the yen give rise to inflation?
Estetik kliniklerini ziyaret eden insanların sayısı bu son yıllarda artmaktadır.
- The number of people who visit aestethic clinics have been on the rise these last years.
Fiyatlar yükselmeye devam etti.
- Prices continued to rise.
Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
- I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
Bu politik problem sıcak tartışmalara neden oldu.
- This political problem gave rise to hot discussions.
O, ciddi bir soruna neden olabilir.
- It may give rise to serious trouble.
Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
- I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
- Prices will continue to rise.
Tom dik oturmak için çabaladı.
- Tom struggled to sit up.
Tom dik oturmak için çabaladı.
- Tom struggled to sit up.
Tom dik oturmaya çalıştı ama yapamadı.
- Tom tried to sit up, but was unable to.
Astond he stood, and vp his haire did houe, / And with that suddein horror could no member moue.
The governor just gave me a rise of 2-pounds-6.
And still the hours passed, and at last I knew by the glimmer of light in the tomb above that the sun had risen again, and a maddening thirst had hold of me. And then I thought of all the barrels piled up in the vault and of the liquor that they held; and stuck not because 'twas spirit, for I would scarce have paused to sate that thirst even with molten lead.
I went along up the bank with one eye out for pap and t'other one out for what the rise might fetch along.
The rise of his pants was so low that his tailbone was exposed.
... but now the ice begins to melt and sea levels rise again. ...
... industry has come roaring back and housing has begun to rise. But we all know that we've ...