Onun sırrını ortaya çıkarmakla tehdit ettim.
- I threatened to reveal his secret.
Bana ne demek istediğini söyle.
- Tell me what you mean.
Bununla ne demek istediğini bana söyleyebilir misin?
- Can you tell me what you mean by that?
Bu çok ilginç deney senin mesleki kişiliğini meydana çıkarmaktadır.
- This very interesting test reveals your professional personality.
Tom Mary'ye hayat hikayesini anlatmak istemedi.
- Tom didn't want to tell Mary his life story.
Tom'un sağlık problemlerini sana anlatmak etik olmazdı.
- It would be unethical for me to tell you about Tom's medical problems.
Tom zorunda olduğunun daha fazlasını açığa vurmak istemedi.
- Tom didn't want to reveal more than he had to.
Seni sırlarımı açığa vurmaktan vazgeçiremem. Ancak, yapmaman için yalvarıyorum.
- I can't stop you from revealing my secrets. However, I beg you not to.
Doğruyu söylemek gerekirse, ben senin baban değilim.
- To tell the truth, I am not your father.
Sana önemli bir şey söylemek istiyorum.
- I want to tell you something important.
Sırrını açığa çıkarmak istemiyordu.
- She was reluctant to reveal her secret.
Açığa çıkartılmayacak hiçbir sır yoktur.
- There is nothing concealed that will not be revealed.
O, sırrını açığa çıkardı.
- She revealed her secret.
Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.
- Please tell me where you will live.
Lütfen adresini bana söyle.
- Please tell me your address.
Bu mektuplar onun dürüst bir kadın olduğunu gösteriyor.
- These letters reveal her to be an honest lady.
Bilmek istediğin her şeyi sana söyleyeceğim.
- I'll tell you everything you want to know.
Tom bilmek istediğini sana söylemez.
- Tom won't tell you what you want to know.
Onun ne yapacağını tahmin etmek mümkün değil.
- There is no telling what he will do.
Ne olacağını tahmin etmek mümkün değil.
- There's no telling what'll happen.
Time will tell what became of him.
The reveal in that movie was great.
... reveal here are, "When he comes to me, I am ready. ...
... You don't need to reveal it. ...