O cinayete tanıklık etti.
- He witnessed the murder.
O, kazaya tanıklık etti.
- He witnessed the accident.
Yakındaki bir okulda birçok çocuk uçak kazasına şahit oldu.
- Many children at a nearby school witnessed the plane crash.
Onu şahit gösteremeyiz.
- We can't produce him as a witness.
Biz bildiğimizi söylüyoruz, gördüğümüze tanıklık ediyoruz; sizler ise bizim tanıklığımızı kabul etmiyorsunuz.
- We speak that we do know, and testify that we have seen; and ye receive not our witness.
O, onun öldürülüşüne tanıklık etti.
- She witnessed him being killed.
Instead, Niebuhr's God was the God witnessed to in the Hebrew Scriptures and the New Testament, the Bible of the Christian world.