Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Sami evliliği sona erdirmek için gönülsüzce onay verdi.
- Sami reluctantly gave the OK to end the marriage.
Sami saatlerce durmadan patates soyarak babasının restoranında çalıştı.
- Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end.
Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
- It rained for several days on end.
Arka arkaya üç gün boyunca yağmur yağdı.
- It has rained for three days on end.
Dört gün devamlı kar yağdı.
- It snowed for days on end.
Üç gündür devamlı yağmur yağıyor.
- It has been raining for three days on end.
How silent, on the other hand, lie all Cotton-trades and such like; not a steeple-chimney yet got on end from sea to sea!.
These batteries last for hours on end.
... the United States at the end of the 19th century that was considerably faster, perhaps twice ...
... about the end of the article. ...