Tom Mary ile buluşmak için Boston'a gitti.
- Tom went to Boston to meet Mary.
Tom Mary ile yarın saat ikide parkta buluşmak zorunda.
- Tom has to meet Mary in the park tomorrow at 2:30.
Seninle gerçek hayatta buluşmak harikaydı.
- It was awesome to meet you in real life!
Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
- Tom is eager to meet Mary again.
Seninle burada karşılaşmak ne şans.
- How lucky to meet you here.
Yolda onunla karşılaşmaktan kaçındı.
- He avoided meeting her on the way.
Ne olursa olsun, seni karşılamak için istasyona geleceğim.
- Rain or shine, I will come to meet you at the station.
O dün gece onu karşılamak için söz verdi.
- She promised to meet him last night.
O seninle tanışmak istiyor.
- He wants to meet you.
Bir gün gerçekten başka bir Esperantist ile tanışmak istiyorum.
- I really would like to meet another Esperantist some day...
Tom neredeyse Mary ile görüşmek için buluşmadı.
- Tom almost didn't get to meet Mary.
Onunla görüşmek için oraya gittim.
- I went there to meet him.
Sizin gibi hoş insanlara rastlamak enderdir.
- It's rare to meet nice people like you.
Sana rastlamak ne güzel. Ben bir karıncayiyenim.
- Pleased to meet you. I am an anteater.
Atletizm yarışması yıllık bir etkinliktir.
- The athletic meet is an annual event.
Atletizm yarışması 15 Ekim'de düzenlendi.
- The athletic meet took place on October 15.
Bir toplantı yapmak üzereyiz.
- We're about to have a meeting.
Michael geçim yapmak için zor bir süreç geçirdi.
- Michael had a hard time making ends meet.
Her zamanki saatte seni karşılayacağım.
- I'll meet you at the usual time.
Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- Do not forget to meet me at the station.
Toplantımız için uygun zaman bulabilir misin?
- Can you find suitable time for our meeting?
Tom toplantıyı düzenlemek için uygun bir yer arıyor.
- Tom is looking for a suitable place to hold the meeting.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- Do not forget to meet me at the station.
O dün gece onu karşılamak için söz verdi.
- She promised to meet him last night.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
- I had a chance to meet him in Paris.
Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
- Rain or shine, the athletic meet will be held.
Atletik karşılaşma yağmur dolayısıyla ertelenmişti.
- The athletic meet was postponed due to rain.
OK, let's arrange a meet with Tyler and ask him.
And therewythall they spurred their horsys, and mette togydirs so harde that Sir Epynogrys smote downe Sir Dynadan.
Shall we meet at 8 p.m in our favorite chatroom?.
I met with them several times.
The right wing of the car met the column in the garage, leaving a dent.
The forest meets the sea along this part of the coast.
pleased to meet you.
Would you meet her?.
England and Holland will meet in the final.
... they enjoy the opportunity to meet again ...
... know that they were going to get a meet and greet, because they were picked for the Tea ...