Koşmak şöyle dursun, neredeyse yürüyemiyor.
- She can hardly walk, let alone run.
Çiğ balık şöyle dursun,ızgara balıktan hoşlanmam.
- I don't like grilled fish, let alone raw fish.
Bırak bir doları bir sentim bile yok
- I don't have a cent, let alone a dollar.
Bırak ders çalışmayı, düşünmek için bile bitik durumdaydım.
- I was too exhausted to think, let alone study.
I wish he would let me alone so I could get some sleep.
I didn't even notice it, let alone mind it.