Bu bana gülmeni istemediğim için değil aksine sana gülmek istediğim içindir.
- It is not because I do not want you to laugh at me, rather it is because I would like to laugh at you.
Oh aman Allahım! O ne tür gülmekti? - Oh, ciddi bir şey değil Mary oyun için bir cadı gibi nasıl gülüneceğini pratik yapıyor.
- Oh my God! What kind of laugh was that? — Oh, nothing serious! Mary is practicing how to laugh like a witch for a play.
Herkes gülmekten kırıldı.
- Everybody burst into laughter.
Onu görür görmez gülmekten kırıldım.
- As soon as I saw him, I burst into laughter.
Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.
- I could not help laughing when I saw him.
Onu görür görmez gülmekten kırıldım.
- As soon as I saw him, I burst into laughter.
Bir gülüş çok güçlü bir şey olabilir.
- A laugh can be a very powerful thing.
Tom küçümseyici bir gülüşle cevap verdi.
- Tom answered with a contemptuous laugh.
Sırtlanın havlaması kahkaha gibi ses çıkarıyor.
- The hyena's bark sounds like laughter.
Elimde olmadan kahkahayla güldüm.
- I couldn't help laughing out.
Her gün kahkaha atmakla ve ağlamakla çok meşgulüm bu yüzden ders çalışmak için zamanım yok.
- I'm so busy laughing and crying every day I don't have time to study.
Tom gülen tek kişiydi.
- Tom was the only one who laughed.
Gülen bir kişi mutludur.
- A person who laughs is happy.
Bazen kahkahayla gülme dürtüsüne karşı koymak zordur.
- Sometimes it's hard to resist the impulse to burst out laughing.
Elimde olmadan kahkahayla güldüm.
- I couldn't help laughing out.
Ağlasam mı yoksa gülsem mi bilmiyorum.
- I don't know whether to cry or to laugh.
İnsan gülebilen tek hayvandır.
- Man is the only animal that can laugh.
Tom'un komik bir gülme şekli var.
- Tom has a funny way of laughing.
O o kadar komik görünüyordu ki gülmekten kendimi alamadım.
- He looked so funny that I couldn't help laughing.
And that's to laugh and smile and dance and sing.
Life's a laugh and death's a joke, it's true.
In Folly’s cup still laughs the bubble Joy.
Outhwaite is a good laugh, yes, she knows how to smile: but deep down, she really is strong and stern.
The little children laugh at him behind his back.
I shall laugh myself to death.
You refuse to take me seriously, Lute said, when she had laughed her appreciation. How can I take that Planchette rigmarole seriously?.
... GRAB A RIDE, LAUGH OUT LOUD ...
... - Gabe: THAT ONE-- - ( both laugh ) ...