O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
- He pressed me to stay a little longer.
Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.
- Please put a cassette in the VCR and press the record button.
Makineyi çalıştırmak için bu butona basın.
- Press this button to start the machine.
Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
- The press is interested in his private life.
Kan basıncı sabitlenemez.
- The blood pressure can't be determined.
Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
- The press is interested in his private life.
Kan basıncı sabitlenemez.
- The blood pressure can't be determined.
Tom kulağını kapıya bastırdı, bitişik odada neler olduğunu duymaya çalıştı.
- Tom had his ear pressed to the door, trying to hear what was going on in the next room.
Kolun üstüne bastırınız.
- Press down on the lever.