Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
- Frankly speaking, he is untrustworthy.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English isn't easy.
Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.
- I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.
Doğruyu söylemek suç değildir.
- Speaking the truth is not a crime.
İngilizce konuşabiliyor musun?
- Can you speak English?
John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
- John can't speak French well.
Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
- The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
Daha çok yerli bir konuşmacı gibi ses çıkarmak için ne yapabilirim?
- What can I do to sound more like a native speaker?
Rusçayı akıcı bir şekilde konuşabilmek isterim.
- I want to be able to speak Russian fluently.
Altı dil konuşabilmekle böbürlenir.
- He boasts that he can speak six languages.
İngilizcenin yanı sıra iki dil bilmekte.
- He speaks two languages besides English.
Bir dili tamamen bilmek o dili konuşan insanları tamamen bilmek anlamına gelir.
- Knowing a language fully means knowing fully the people who speak that language.
... And so part of what I hope to do is to have a conversation ...
... We need to have a conversation as a society, how do we build ...