Tom kırık bir kalpten öldü.
- Tom died of a broken heart.
Kalp çarpıntısıyla, o kapıyı açtı
- With her heart pounding, she opened the door.
Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
- The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
O konuklarını yürekten ağırladı.
- She gave her guests a hearty reception.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Cesaretini kaybetme, Tom.
- Don't lose heart, Tom.
Sana söyleyecek cesaretim yoktu.
- I didn't have the heart to tell you.
Bu, korkaklara göre değil.
- It's not for the faint of heart.
Bende korkunç mide yanması var.
- I have horrible heartburn.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
I heart you (I love you).
Ama aşk kalbinizi kırabilir.
- But love can break your heart.
Zeki bir adam bir kadını derinden sevse bile, ona olan aşkını asla göstermez, ama sadece onu yüreğinde tutar.
- Even if an intelligent man loves a woman deeply, he will never show his love to her, but merely keep it in his heart.