Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
- Several politicians exerted strong pressure on the committee.
Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.
- Please put a cassette in the VCR and press the record button.
Makineyi çalıştırmak için bu butona basın.
- Press this button to start the machine.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
Kan basıncı sabitlenemez.
- The blood pressure can't be determined.
Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.
- The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve.
Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
- The press is interested in his private life.
Yüzünü vitrine bastırdı.
- He pressed his face against the shop window.
Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
- The crowd pressed toward the gate.
The two gentlemen who conducted me to the island were pressed by their private affairs to return in three days. (Swift, Gulliver's Travels, III. 8).