Onun mazeretlerinden bıktım.
- I'm sick of her excuses.
Kötü davranışı için kendini mazeret gösterdi.
- He excused himself for his bad behavior.
Yaptıklarının hiçbir bahanesi yoktur.
- There is no excuse for your actions.
Onun gecikmesi için hiçbir bahane yoktur.
- There is no excuse for his delay.
İnan bana, o özür işe yaramayacak.
- Believe me, that excuse ain't gonna fly.
Senin özürlerini dinlemeyi reddediyorum.
- I refuse to listen to your excuses.
Erkek yeğenim gençliği gerekçesiyle mazur görüldü.
- My nephew was excused on the grounds of his youth.
Bu tür bir davranış için hiçbir gerekçe yoktur.
- There is no excuse for such behavior.
Beni affetmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to excuse me.
Affedersiniz. Beni en yakın tramvay istasyonuna doğru yönlendirebilir misiniz?
- Excuse me. Can you direct me to the nearest subway station?
Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
- Excuse me, is there a toilet nearby?
Öğretmen derse geç kaldığım için beni affetti.
- The teacher excused me for being late for class.
Biran için bizi affet.
- Excuse us for a second.
Biraz izin verir misiniz?
- Will you excuse me for just a moment?
Bize biraz izin verir misiniz?
- Will you excuse us for a moment?
I excused him his transgressions.
You know he shouldn't have done it, so don't try to excuse his behavior!.
Tell me why you were late – and I don't want to hear any excuses!.
... MR. LEHRER: Excuse me, one sec ' excuse, me sir. (Laughter.) We've got ' we've got ...
... I used to consult to businesses ' excuse me, to hospitals and to health care providers. ...