Tom yatağın köşesine oturdu ve çoraplarını giydi.
- Tom sat on the edge of the bed and put on his socks.
O, Wripple'ın köşesine yakın yaşıyor, bu yüzden o her gün araba sürmektedir.
- She lives near the edge of Wripple, so she drives in every day.
Uçurumun kenarına bu kadar yakın durmanın güvenli olduğundan emin misin?
- Are you sure it's safe to stand that close to the edge of the cliff?
Uçurumun kenarına çok yaklaşmak tehlikeli olurdu.
- It would be dangerous to go too near the edge of the cliff.
O, uçurumun kenarında durdu.
- He stood on the edge of the cliff.
Bardağı masanın kenarına yakın koymayın.
- Don't put the glass near the edge of the table.
Uçurumun kenarına çok yaklaşmak tehlikeli olurdu.
- It would be dangerous to go too near the edge of the cliff.
Death and persecution lose all the ill that they can have, if we do not set an edge upon them by our fears and by our vices. Jeremy Taylor.
He edged away from her.
... of my favorites called "the edge of glory." And it's kind ...
... Simply having a modified stone with a sharp edge on it, ...