Onun bürosunu bulmak kolaydı.
- Finding her office was easy.
Onun ofisini bulmak kolaydı.
- It was easy to find his office.
Onun ofisini bulmak kolaydı.
- It was easy to find his office.
Onun ofisini bulmak kolaydı.
- Finding her office was easy.
O eski kitap gerçek bir keşiftir.
- That old book is a real find.
Tom'un bulgularımı tasdik etmesini istedim.
- I asked Tom to confirm my findings.
Çoğu bilim adamı, onun bulgusunun birazını düşünür.
- Most scientists think little of his finding.
Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır.
- The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.
Onun görünümünü çekici bulurum.
- I find her appearance attractive.
En yakın mağazayı nerede bulabilirsin?
- Where can you find the closest store?
Sami'nin, çocuklarına bakmak için bir iş bulması gerekiyordu.
- Sami needed to find a job to support his children.
Eğer bir şey bulmak istiyorsan, bakmak gibi bir şey yoktur.
- There is nothing like looking, if you want to find something.