Küçük konforlu bir evimiz olacak.
- We will have a small comfortable house.
Dairemi beğendin mi? Evet, çok konforlu
- Did you like my apartment? Yes, it is very comfortable.
Ben size rahatlık verebilirim.
- I can give you comfort.
Göz kendi rahatlık düzeyinin ötesini görmez.
- The eye doesn't see beyond its own comfort level.
Luisa gözyaşlarına boğulduğunda, yalnızca onun en iyi arkadaşı onu teselli etmek için yaklaştı.
- When Luisa broke into tears, only her best friend approached to console her.
Ben onu telefonda teselli etmek zorunda kaldım.
- I had to console her on the telephone.
Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
- Tom found the chair quite comfortable.
İnsanlar rahat mı? Hayır.
- Are people comfortable? No.
Konsolda yanıp sönen bazı kırmızı ışıklar var.
- There are some red lights blinking on the console.
Çıkmış yeni bir konsol var. Ona Nintendo 64 deniyor!
- There's a new console out. It's called the Nintendo 64!
Onun huzurunda asla rahat hissetmem.
- I never feel comfortable in his presence.
O, onu teselli etmeye çalıştı, ama o ağlamaya devam etti.
- He tried to comfort her, but she kept crying.
Tom Mary'yi teselli etmeye çalıştı.
- Tom tried to comfort Mary.
Kumanda panelinin uzun süreli kullanımdan kaçının. Göz yorgunluğunu önlemek için, oyunun her saati boyunca yaklaşık 15 dakikalık bir mola verin.
- Avoid prolonged use of the console. To help prevent eye strain, take a break of about 15 minutes during every hour of play.
Tebdilimekânda ferahlık vardır.
- A change of scenery would provide comfort.
Tom Meryem'i ferahlatmak istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Tom Mary'yi rahatlatmak için elinden geleni yapıyor.
- Tom is doing his best to comfort Mary.
Bir kadın kızdığında, onu rahatlatmak için ihtiyacın olan tek şey dört küçük öpücüktür.
- When a woman's angry, four little kisses are all you need to comfort her.
Tom Mary'yi teselli etmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Markku Liisa'yı teselli etmek istedi.
- Markku wanted to comfort Liisa.
O ağladı ve ağladı ama hiç kimse onu avutmak için gelmedi.
- She cried and cried, but nobody came to comfort her.
Tom, Mary'yi rahat ettirmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.
- Tom did his best to comfort Mary.
Tom Meryem'i rahat ettirmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Taninna'yı avutamam. O kimseyle konuşmak istemiyor.
- I cannot console Taninna. She doesn't want to talk to anyone.
the comforts of home.
Rob comforted Aaron because he was lost and very sad.
... do things that are a little bit outside their comfort zone ...
... So I sort of take comfort in the journey of ...