O genç ama deneyimli.
 - He is young, but experienced.
O sağlam genç bir adam.
 - He is a robust young man.
Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder.
 - Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
Bazı hayvanlar yavrularını yerler.
 - Some animals eat their young.
Küçük erkek kardeşim TV izliyor.
 - My younger brother is watching TV.
O, benden beş yaş küçük.
 - She is five years younger than me.
Kanguruların yavrularını taşımak için garip bir yöntemi var.
 - Kangaroos have a strange method of carrying their young.
Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder.
 - Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
Onun yeni saç-yapımı daha genç görünmesine neden oldu.
 - Her new hair-do made her look younger.
Genç hayvanlar hızla yeni bir çevreye uyum sağlarlar.
 - Young animals adapt quickly to a new environment.
Gençler yaşlılara saygı göstermeliler.
 - The young should respect the old.
Gençler, kendilerini bir şeye yaşlı insanlardan daha çabuk adapte ederler.
 - Young people adapt themselves to something sooner than old people.
Gençlik günlerimde, ben de onu düşündüm.
 - I thought that as well, in my younger days.
O şarkıyı duyduğumda, gençlik günlerimi hatırlarım.
 - When I hear that song, I remember my younger days.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
 - John is not as old as Bill; he is much younger.
O, benden beş yaş küçük.
 - She is five years younger than me.
My grandmother is a very active woman and is quite young for her age.
The lion caught a gnu to feed its young.
... And this young man in October of his freshman year said something like the following. “The ...
... AUDIENCE: But in Beckham years it's really young. ...