İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
Yakında durumu çözebileceğini umuyorum.
- I hope that you are able to resolve the situation soon.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Daha sıkı çalışmaya karar verdiler.
- They resolved to work harder.
O, sigara içmeyi bırakmak için karar verdi.
- He made a resolve to stop smoking.
O, öğle yemeğinde zamanında olmak için babasına söz verdi.
- She promised her father to be in time for lunch.
O anda Boston'da olmak müthiş heyecan vericiydi.
- It was tremendously exciting to be in Boston at that time.