Haberleri açmak istemiyorum.
- I don't want to turn on the news.
Radyoyu açmak için butona bastım.
- I pressed the button to turn the radio on.
Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.
- Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
Sana sağa dönmeni emrediyorum
- I order you to turn right.
O, aşkını heyecanlandırdı.
- She turned on her lover.
O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.
- He turns me on when he wears those clothes.
Şimdi geri dönmek için çok geç.
- It's too late to turn back now.
Geri dönmek için çok geç.
- It's too late to turn back.
Direksiyonu döndürmek arabayı döndürür.
- Turning the steering wheel makes the car turn.
Sonunda onun sırasıydı.
- It was her turn at last.
Şarkı söyleme sırası senin.
- It's your turn to sing.
Mart 1841 sonlarına doğru onun soğuk algınlığı pnömoniye dönüştü.
- Late in March 1841, his cold turned into pneumonia.
Saçları beyaza dönüştü.
- His hair has turned white.