Değişik ülkelerden geliyoruz.
- We come from different countries.
Tom değişik bir cevap verdi.
- Tom gave a different answer.
İsa su üzerinde mi yürüdü ve onu şaraba mı dönüştürdü? Hayır bu başka bir konu!
- Did Jesus walk over water and then turn it into wine? No, that's a different story!
Bu farklı bir kelime mi yoksa aynı kelimenin başka bir hâli mi?
- Is this a different word or just another form of the same word?
Bu düşündüğümden farklı.
- This is different from what I thought.
Farklı dillerde bir sürü cümle ekleyebilirim.
- I can add many sentences in different languages.
Senin yaptığından başka türlü yapardım.
- I would do it in a different way than you did.
Çeşitli farklı yollardan onun evine gidebilirsin.
- You can get to her house in a variety of different ways.
Birçok astronom çeşitli farklı teknikler kullanarak Hubble sabitini ölçmek için çok çalışıyor.
- Many astronomers are working hard to measure the Hubble constant using a variety of different techniques.
O diğer çocuklardan her zaman farklıydı.
- He was always different from other children.
Tom diğer çocuklardan her zaman farklıydı.
- Tom was always different from other children.
Afrika filleri savana ve orman filleri olmak üzere iki farklı türe ayrılır.
- African elephants are divided into two different species: savannah and forest elephants.
Filler üç farklı türe ayrılır.
- Elephants are divided into three different species.
In any case, poor black respondents living in high-poverty neighborhoods are most likely to view their neighborhood as a single block or block group and to use this definition consistently when asked about different neighborhood characteristics and activities.
Mona is different from Eloise.
Several different scientists all reached this conclusion at about the same time.
... If you look at different kinds of laws we make or things like ...
... different web pages. ...