Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.
- Women and girls would cross over the street rather than meet him.
Kızıl Haç gecikme olmadan felaket kurbanlarına yardım sağlıyor.
- The Red Cross gets help to disaster victims without delay.
Kızıl Haç'a para bağışladılar.
- They contributed money to the Red Cross.
Tom çapraz bulmacayı seviyor.
- Tom likes crossword puzzles.
O çapraz bulmacayı kolaylıkla çözdü.
- He did the crossword with ease.
Kırmızı ışığı geçerseniz, bu, yasaya aykırıdır.
- If you cross with a red light, it's against the law.
Tom grev çizgisini aşmak istemedi.
- Tom didn't want to cross the picket line.
Tom grev çizgisini aşmak istemedi.
- Tom did not want to cross the picket line.
Karım kollarını bağladığında ve ayağını yere vurduğunda, onun kızgın olduğunu biliyorum.
- When my wife crosses her arms and taps her foot I know she's angry.
Yoldan geçerken az kalsın araba çarpıyordu.
- He was nearly hit by the car while crossing the street.
O, caddeyi geçerken bir araba tarafından çarpıldı.
- She was hit by a car while she was crossing the street.
Sen çarmıhta pişman olacaksın.
- You'll repent at the cross.
İsa bizim günahlarımız için çarmıhta öldü.
- Jesus died on the cross for our sins.
Yolu geçerken dikkat etmelisin.
- You must take care when you cross the road.
Timsah antilopu nehri geçerken tuzağa düşürdü.
- The crocodile trapped the gnu as it tried to cross the river.
O çölü geçmek tehlikelidir.
- Crossing that desert is dangerous.
Burada caddeyi geçmek tehlikelidir.
- It is dangerous to cross the street here.
Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.
- When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
Bir kamyon yolun ortasında çaprazlamasına durdu.
- A truck stopped crosswise in the middle of the road.
Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar.
- Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops.
Bu köpek bir melezdir.
- This dog is a crossbreed.
O, öğrencileriyle dargındı.
- He was cross with his student.
As a fat body is more subject to diseases, so are rich men to absurdities and fooleries, to many casualties and cross inconveniences.
Why did the chicken cross the road?.
At the end of each row were cross benches which linked the rows.
She was rather cross about missing her train on the first day of the job.
His actions were perversely cross to his own happiness.
... and they accidentally cross-connect networks that are absolutely, positively not supposed ...
... groups like the UN, the Red Cross, other groups like that. ...