O yalnız yürümeyi sever.
- She likes to walk alone.
Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
Ormanda yalnız başına yaşadı.
- He lived alone in the forest.
İş onun tarafından yalnız başına mı yapıldı.
- Was the work done by him alone?
Ben gidersem kimsesiz olacaksın.
- If I go, you'll be all alone.
O tek başına yürümeyi sever.
- She likes to walk alone.
Hiroko orada tek başına oturdu.
- Hiroko sat there all alone.
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
Tek başına yaşıyordu.
- She is used to living alone.
Şu anda, Tom sadece yalnız bırakılmayı istiyor.
- Right now, Tom just wants to be left alone.
Lütfen sadece beni yalnız bırakın. Düşünmek istiyorum.
- Please just leave me alone. I want to think.
She walked home alone.
The responsibility is theirs alone.
The job was to hard for me to do alone.
I can't ask for help because I am alone.
... alone as commander in chief I have used force when needed ...
... And in the last month alone, we've gotten over 2.4 times ...