to be able to speak a language

listen to the pronunciation of to be able to speak a language
Английский Язык - Турецкий язык

Определение to be able to speak a language в Английский Язык Турецкий язык словарь

be able to
ebilmek
have
it has geçmi zaman had malik olmak
have
{f} almak

Bu hafta sonu bir araba almak zorundayım. - I have to buy a car this weekend.

Ben bu oda için yeni bir halı satın almak zorundayım. - I have to buy a new carpet for this room.

be able to
-abılmek
be able to
-abilmek
be able to
elinden gelmek
be able to
muktedir olmak
be able to
yapabilmek için
be able to
-ebilmek
have
eline ulaşmak
have
izin vermek

İçeri girmeme izin vermek zorundasın. - You have to let me in.

Onunla konuşmama izin vermek zorundasın. - You have to let me talk to her.

have
doğurmak
have
{f} elde etmek

Yaptığını sandığım başarı türünü elde etmek istiyorsan, öyleyse daha çok çalışmak zorunda kalacaksın. - If you want to achieve the kind of success that I think you do, then you'll have to study harder.

Tom'un o hakkı elde etmek için sadece bir şansı olacak. - Tom will have only one chance to get that right.

have
geçirmek

Çinli firmalar, dünya pazarını ele geçirmek için bir arayış başlattı. - Chinese firms have embarked on a quest to conquer the world market.

Hayatımın geriye kalan kısmını birlikte geçirmek istediğim herhangi biriyle henüz tanışmadım. - I haven't yet met anyone I'd want to spend the rest of my life with.

have
içmek

Artık onu, içmekten alıkoymalıyız. - We have to stop him from drinking any more.

Bir yerde içki içmek için dışarı çıkmak ister misiniz? - Would you like to go out to have a drink somewhere?

have
sahip ol

Neyin doğru olduğuna inandığını açıkça söyleme cesaretine sahip olmalısın. - You ought to have the courage to speak out what you believe to be right.

Balinaların kendi diline sahip olduklarına inanılmaktadır. - It is believed that whales have their own language.

have
davet etmek

Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var. - I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.

Faturayı ödemek zorunda kaldım! Bir dahaki sefere, onlar beni davet etmek zorunda kalacaklar. - I had to pay the bill! The next time, I'll have them invite me.

be able to
-e bilmek, muktedir olmak, yapabilmek
have
{f} olmak

Bu akşam yemekte benimle olmak ister misin? - Would you like to have dinner with me tonight?

Windows ile eklentilere sahip olmak zorundasın,yoksa o dosyalarını okumaz. - With Windows, you have to have extensions or it won't read your files.

to be able
muktedir
have
{i} kumpas
have
{i} hile

Ben hile yapma niyetim yok. Konu ne? - I have no intention of cheating. What's the point?

Son zamanlarda bir çok hileli iğrenç olaylar vardı. - Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud.

have
{f} kabul etmek

Tom'un kabul etmekten başka hiç bir seçeneği olmayacak. - Tom will have no choice but to agree.

Böyle uygunsuz bir öneriyi kabul etmek zorunda değildin. - You didn't have to accept such an unfair proposal.

have
{i} varlıklı kimse
have
{f} bulunmak

Bayanlar ve Baylar, şu anda Tokyo Uluslararası Havaalanı'na inmiş bulunmaktayız. - Ladies and Gentlemen, we have now landed at Tokyo International Airport.

Adil payına katkıda bulunmak zorundasın. - You have to contribute your fair share.

have
(fiil) sahip olmak, olmak, elde etmek, almak, yapmak, etmek, kabul etmek, göz yummak, aldatmak, dolandırmak, zorunda olmak, bulunmak
have
{f} etmek

Yaptığınız şekilde hareket etmek için gerçekten sebebiniz varsa, o halde lütfen bana söyleyin. - If you really have grounds for acting the way you did, then please tell me.

Korkarım ki paydos etmek zorunda kalacağım. - I'm afraid I'll have to call it a day.

Английский Язык - Английский Язык
have

I have no German.

be able to
can, to have the ability to
be able to
be capable of -
to be able to speak a language

    Расстановка переносов

    to be a·ble to speak a lan·guage

    Турецкое произношение

    tı bi eybıl tı spik ı länggwıc

    Произношение

    /tə bē ˈābəl tə ˈspēk ə ˈlaɴɢgwəʤ/ /tə biː ˈeɪbəl tə ˈspiːk ə ˈlæŋɡwəʤ/
Избранное