Onu başarmak için kendini tehlikeye atmak zorunda kalacaksın.
- In order to achieve that, you'll have to take risks.
O, büyük planlar başarmak üzereydi.
- He was about to achieve great plans.
Elde etmek neredeyse imkânsızdır.
- It's almost impossible to achieve.
Yaptığını sandığım başarı türünü elde etmek istiyorsan, öyleyse daha çok çalışmak zorunda kalacaksın.
- If you want to achieve the kind of success that I think you do, then you'll have to study harder.
O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.
- He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
Mutluluğa ulaşmak zor.
- It's hard to achieve happiness.
Onlar politik amaçlarına ulaşmak için sömürgeci güçlere yaranmaya çalışmaktadırlar.
- They are trying to cozy up to imperialist forces in order to achieve their political aims.
Henüz bir şey başarmadım.
- I haven't achieved anything yet.
Hiç kimse bir şey başarmadı.
- No one achieved anything.
Tom yapmak için başladığı işi başarmış gibi görünüyor.
- Tom appears to have achieved what he set out to do.
Tom dikkat çekici sonuçlar elde etti.
- Tom has achieved remarkable results.
O, dikkate değer sonuçlar elde etti.
- She achieved remarkable results.
... doesn't benefit the Afghan people and help achieve our shared goals. Secondly, though, ...
... What exactly were you trying to achieve in North Korea? ...