Her zaman haklı olduğun konusunda ısrar ediyorsun.
- You always insist that you are in the right.
Sanırım sen haklısın.
- I think you're right.
Hediye çokça takdir edilir.
- The gift is greatly appreciated.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Bir bisiklet yolu doğrudan doğruya evimin önünden geçer.
- A bike path goes right past my house.
Savaştan beri Japonya bilim ve teknolojide geniş ölçüde gelişti.
- Since the war, Japan has advanced greatly in science and technology.
Bay Ford şimdi iyidir.
- Mr Ford is all right now.
Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
- As long as we love each other, we'll be all right.
Tamam, şimdi yetki bende.
- All right, I'm in charge now.
Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
- Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
Tom annesini çok özlüyor.
- Tom misses his mother greatly.
Tuz ilavesi lezzeti adamakıllı artırdı.
- The addition of salt greatly improved the flavor.
Pekala, ben dinliyorum.
- All right, I'm listening.
Bu, kulağa pek hoş gelmiyor.
- That doesn't sound right.
Mayuko doğruca eve gitti.
- Mayuko went right home.
Tom Mary'nin ne kadar yorgun olduğunu gördü ve ona doğruca yatağa gitmesini söyledi.
- Tom saw how exhausted Mary was and told her to go right to bed.
Bu iki çizgi dik açılıdır.
- These two lines are at right angles.
Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.
- You may be right, but we have a slightly different opinion.
Tom, şimdi o sorunu çözemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.
- Tom appears to be too tired to tackle that problem right now.
O, sağa doğru keskin bir dönüş yaptı.
- He made a sharp turn to the right.
Sola mı yoksa sağa mı döneceğimi bilmiyorum.
- I don't know whether to turn left or right.