President Jefferson did not want the trade ban to last long.
- Başkan Jefferson uzun sürecek ticaret yasağı istemiyordu.
The country is trying hard to make up for her trade deficit.
- Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.
We must promote commerce with neighboring countries.
- Komşu ülkelerle ticareti desteklemeliyiz.
Commerce led to the development of cities.
- Ticaret şehirlerin gelişmesine neden oldu.
Many small business owners belong to a chamber of commerce.
- Birçok küçük işletme sahipleri bir ticaret odasına aittir.
Tom said he wanted to go to business school.
- Tom ticaret okuluna gitmek istediğini söyledi.
Many small business owners belong to a chamber of commerce.
- Birçok küçük işletme sahipleri bir ticaret odasına aittir.
Did you know Tom was dealing drugs?
- Tom'un uyuşturucu ticareti yaptığını biliyor muydun?
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
They deal in software products.
- Onlar yazılım ürünleri ticareti yapıyorlar.
What do they deal in?
- Onlar ne ticareti yapıyorlar?
My father has been engaged in foreign trade for many years.
- Babam yıllardır dış ticaretle meşgul.
My father is engaged in foreign trade.
- Babam dış ticaretle uğraşır.