O, büyük ailesini beslemek zorundaydı.
- He had to feed his large family.
Çoğu balinalar planktonla beslenir.
- Most whales feed on plankton.
Tom dün köpeğine yemek vermeyi unuttu.
- Tom forgot to feed his dog yesterday.
Köpeğe yemek vermedim.
- I didn't feed the dog.
Tom herkesi beslemeye yetecek kadar yiyecek getirdi.
- Tom brought enough food to feed everyone.
Tom köpeğini sabah beslemez, sadece akşam.
- Tom doesn't feed his dog in the morning, only in the evening.
Anneler çocuklarını doyurmak için kendileri açlıktan öldü.
- Mothers starved themselves to feed their children.