Biz bir zamanlar düşmandık fakat baltayı gömdük ve şimdi birbirimizle dostane şartlardayız.
- At one time we were enemies, but we've buried the hatchet and we are now on friendly terms with each other.
Daha iyi şartlar bekliyorduk.
- We expected better terms.
Çok az insan, imzalamadan önce bir sözleşmenin bütün şartlarını ve koşullarını okuma zahmetine katlanır.
- Few people take the trouble to read all the terms and conditions of a contract before signing it.
Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.
- The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
Onlarla aramız iyidir.
- We are on good terms with them.
Tom'un Mary ile arası iyidir.
- Tom is on good terms with Mary.
Genel terimler kullanacağım.
- I will use general terms.
Teknik terimlerle yazıldığı için bu kitabı anlamak çok zor.
- Written in technical terms, this book is very difficult to understand.
Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
- I'll agree to the terms if you lower the price.
... have the absolute right to dictate terms of use to anyone who wants to use it. If you ...
... engineers have defined the problem entirely in terms of duration ...