Tom, bütün gece konuşmayı sürdürdü.
- Tom kept talking all night.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.
- On TV someone with a serious look on his face is talking about the problems of our country's future.
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking to?
Tom'la konuşan kız Mary'dir.
- The girl who's talking with Tom is Mary.
Mary ile konuşan adam Tom'dur.
- The man Mary is talking with is Tom.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking to?
Yolculuğu hakkında onunla konuşarak iyi vakit geçirdi.
- She had a good time talking with him about his trip.
Yaptığın hakkında konuşarak ne kadar çok zaman harcarsan, onu o kadar az zamanda yapmak zorunda kalırsın.
- The more time you spend talking about what you do, the less time you have to do it.
It is usually better to solve problems by talking than by fighting.
... So we've been talking a lot today about the people who are ...
... But, what I'm talking about are those California girls I think ...