Yalın gerçeklikle yüz yüze gelmelisin.
- You ought to face the stark reality.
Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
Ebeveynler yeni nesile gerçeklikten uzak ve gerçekçi olmayan hayallerin peşinde koşturan bir nesil olarak olarak bakıyor.
- Parents look to the new generation as a generation that is far from reality and busy running after unrealistic dreams.
O genç görünüyor, ama gerçekte o, 40 yaşın üzerinde.
- She looks young, but in reality she's over 40.
Hakikati metanetle karşılaman iktiza eder.
- You should face up to the reality.
Felsefe, hakikatten intikam alma sanatıdır.
- Philosophy is the art of taking revenge on reality.