Sebep olmadan asla kızgın olmam.
- I'm never angry without reason.
Onun istifa etmesi için bir sebep yok.
- There is no reason why he should resign.
Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
- Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
Onun istifa etmesi için bir neden yok.
- There is no reason why he should resign.
Üvey annemle hiç tartışmadım veya o bana gerekçeler vermedi.
- I never argued with my stepmother, nor she gave me the reasons.
Gerekçelerini anlamam gerekiyor.
- I need to understand your reasons.
Bu akıl yürütme ile ilgili temel bir hatadır.
- This is an elementary error of reasoning.
Akıllı bir köpek asla sebepsiz havlamaz.
- A smart dog never barks for no reason.
O, benim önerimin mantıklı olduğunu kabul etti.
- She allowed that my offer was reasonable.
Daha mantıklı olmalısın.
- You should be more reasonable.
Ona boyun eğmem için herhangi bir sebep var mı?
- Is there any reason why I must obey him?
Onu yapmaman için çok sayıda sebepler var.
- There are a good many reasons why you shouldn't do it.
Bu akıl yürütme ile ilgili temel bir hatadır.
- This is an elementary error of reasoning.
Bu akıl yürütme gerçekten delice.
- This reasoning is really insane.
Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.
- You may have good reason to think that your youth is over.
Bir sarhoşu ikna etmeye çalışmak imkansızdır.
- It's impossible to reason with a drunk.
Tom başka ne için oraya giderdi?
- Why else would Tom go there?
Tom kalma sebebi bulmak için elinden geleni yaptı.
- Tom did his best to find a reason to stay.
Söylediği gerekçeyi anlamak zor.
- The reason which he gave is hard to understand.
Onu niçin uygulamamam gerektiğinin sebebini anlamıyorum.
- I see no reason why I shouldn't put it into practice.
Tom sebebini bilmek istiyor.
- Tom would like to know the reason.
İlerde bunu tartışmak için sebep olmadığını anlıyorum.
- I see no reason to discuss it further.
Onu niye yapmadığını anlamaya çalışıyorum.
- I'm trying to understand why you didn't do it.
Hepimiz onun böyle iyi bir adamı niye terk ettiğini merak ettik.
- We all wondered why she had dumped such a nice man.
Dün niçin sınıfta yoktun?
- Why did you absent yourself from class yesterday?
Niçin kimse benim cümlelerime katkıda bulunmuyor?
- Why doesn't anybody translate my sentences?
Neden bankı kırmızıya boyadın?
- Why did you paint the bank red?
Onun istifa etmesi için bir neden yok.
- There is no reason why he should resign.
Tom still hasn't told me the reason why he's not going to do that.
- Tom still hasn't told me the reason why he isn't going to do that.
I don't know the reason why Tom did that.
- I don't know the reason Tom did that.
And the specific distinction between man and beast is now, strictly speaking, no longer reason (the lumen naturale of the human animal) but science….
to reason out the causes of the librations of the moon'''.
to reason down a passion.
I reasoned the matter with my friend.
proof, more or less decisive, for an opinion or a conclusion.
I was promised, on a time, To have reason for my rhyme.
... They can say, no with or without a reason. ...
... The President: That's the reason why I'm having my convention in Charlotte, ...