Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

the point at which a journey commences; the beginning point

listen to the pronunciation of the point at which a journey commences; the beginning point
Английский Язык - Турецкий язык

Определение the point at which a journey commences; the beginning point в Английский Язык Турецкий язык словарь

origin
{i} köken

Televizyon izlediğinde ya da radyo dinlediğinde, dinlediğiniz müzik genellikle Afrika kökenlidir. - When you watch television or listen to the radio, the music which you hear is often African in origin.

Ateşin kökeni bilinmemektedir. - The origin of the fire is unknown.

origin
{i} menşe

Balıkçı ürünlerinin menşeini ve tazeliğini garanti eder. - The fishmonger guarantees the origin and freshness of his products.

origin
(Denizbilim) köker
origin
kökenli

Gelenek Çin kökenlidir. - The custom originated in China.

Rusça'da yabancı kökenli isimler genellikle bütünleşmeye dayanamaz. - In Russian, nouns of foreign origin generally don't succumb to integration.

origin
kalkış noktası
origin
başnokta
origin
orijinli
origin
başlangıç

Başlangıçta, Abraham Lincoln Afrika'ya ve Karayiplere sınır dışı edilecek tüm köleleri istedi. - Originally, Abraham Lincoln wanted all slaves to be deported to Africa or the Caribbean.

Ben başka bir iş yapmak için başlangıçta işe alındım. - I was hired originally to do another job.

origin
orijin

Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder. - Subtle differences in tone discriminate the original from the copy.

Orijinal plan hakkında ne düşünüyorsun? - What do you think of the original plan?

origin
{i} köken, kaynak, asıl
origin
{i} başlangıç noktası
origin
{i} nesil, soy
origin
{i} doğuş

O, cazın Amerika'daki doğuşunu araştırıyor. - He is studying the origin of jazz in America.

origin
{i} nereden

Bu alıntıların nereden kaynaklandığını bilmeliyim. - I must know where these quotations originate.

Bu söylentiler nereden kaynaklandı? - Where did such rumors originate?

origin
{i} kök

Milliyetim Fransız ama Vietnam kökenliyim. - I have French nationality but Vietnamese origins.

Ateşin kökeni bilinmemektedir. - The origin of the fire is unknown.

origin
(İnşaat) merkez, kaynak
origin
(Askeri) BAŞLANGIÇ NOKTASI: Atış anında, namlu ağzının merkezi
origin
{i} asıl

Bu arazi on yıllar önce asıl sahibinden kamulaştırılmıştır. - This land was expropriated from its original owner decades ago.

Ali, Mevlana'nın Mesnevisini asıl metninden okuyabilmek için Farsça öğrendi. - Ali learnt the Persian language to be able to read the The Mathnawi of Jalaluddin Rumi in original text.

Английский Язык - Английский Язык
origin
the point at which a journey commences; the beginning point

    Расстановка переносов

    the point at which a jour·ney commences; the be·gin·ning point

    Произношение

Избранное