Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.
- I'm afraid you have dialed a wrong number.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
Bir insanı öyle kandırmak haksızlık.
- It's wrong to trick people like that.
Tom yanlış yoldan gitti.
- Tom went the wrong way.
Yanlış yola girmiş olmalıyız.
- We must've taken the wrong road.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
Beklenenin tersine sen hatalıydın.
- You were wrong after all.
O kazağını ters yüz giydi.
- He put on his sweater wrong side out.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
- There's nothing physically wrong with him.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
- Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.