the hut or shelter of the person who attends to the targets in rifle practice

listen to the pronunciation of the hut or shelter of the person who attends to the targets in rifle practice
Английский Язык - Турецкий язык

Определение the hut or shelter of the person who attends to the targets in rifle practice в Английский Язык Турецкий язык словарь

but
(İnşaat) fakat

Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var. - In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.

Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter. - Life never ends but earthly life does.

but
ancak

Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı. - It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.

Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı. - All models are wrong, but some are useful.

but
conj. fakat
but
hariç

Pazar hariç her gün çalışırım. - I work every day but Sunday.

Biz Pazar hariç her gün çalışırız. - We work every day but Sunday.

but
halbuki
but
ama

Büyük bedenimiz var, ama o renk mevcut değil. - We have the extra-large size, but not in that color.

Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir. - This is a good book, but that one is better.

but
-den başka
but
ki
but
hiç olmazsa

Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi. - Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.

but
{i} itiraz

Ben çalışmak için dışarı gitmene itiraz etmiyorum fakat çocuklara kim bakacak. - I don't object to your going out to work, but who will look after the children?

Benim de itirazım yok, ama bunun lehinde değilim. - I have no objection, but I'm not in favor of it, either.

but
gene de
but
yani

Tom ve Mary'nin yaklaşık 20 tane çocukları var, yani onlar kesin sayısı konusunda tam olarak emin değiller. - Tom and Mary have about 20 children, but they're not quite sure of the exact number.

Yani onlardan biri gitmek zorunda. Ama hangi biri? - That means one of them will have to go. But which one?

but
(zarf) sadece, yalnızca, hiç olmazsa, yani
but
olmasaydı

Harita olmasaydı yolu bulamazdık. - But for the map, we could not have found the way.

Ama yardımın olmasaydı, ben başarısız olurdum. - But for your help, I would have failed.

but
rağmen

Herkes ona karşı çıktı fakat buna rağmen Sally ve Bob evlendiler. - Everyone opposed it, but Sally and Bob got married all the same.

Herkes ona karşı çıktı fakat her şeye rağmen Mary ve John evlendi. - Every one opposed it, but Mary and John got married all the same.

but
başka

Bu şakadan başka bir şey değildi. - It was nothing but a joke.

Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu. - There was nothing but an old chair in the room.

but
No if s or buts! itiraz yok! all but gayri az kalsın
but
yalnız

Yalnızca Fransızca değil, İspanyolca da konuşuyor. - He not only speaks French, but he speaks Spanish, too.

Marko yalnızca İngilizce değil Almanca da okudu. - Mariko studied not only English but also German.

Английский Язык - Английский Язык
butt
but
the hut or shelter of the person who attends to the targets in rifle practice

    Расстановка переносов

    the hut or shel·ter of the per·son who attends to the targets in ri·fle prac·tice

    Турецкое произношение

    dhi hʌt ır şeltır ıv dhi pırsın hu ıtendz tı dhi tärgıts în rayfıl präktıs

    Произношение

    /ᴛʜē ˈhət ər ˈsʜeltər əv ᴛʜē ˈpərsən ˈho͞o əˈtendz tə ᴛʜē ˈtärgəts ən ˈrīfəl ˈpraktəs/ /ðiː ˈhʌt ɜr ˈʃɛltɜr əv ðiː ˈpɜrsən ˈhuː əˈtɛndz tə ðiː ˈtɑːrɡəts ɪn ˈraɪfəl ˈpræktəs/
Избранное