Gemi ufkun ötesinde kayboldu.
- The ship disappeared beyond the horizon.
Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.
- The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more.
Tom onun ötesine gitti.
- Tom went beyond that.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Takımım hiç çeyrek finalden öteye gidemedi.
- My team has never advanced beyond the quarter-finals.
İnsan bünyesi, Dünya dışındaki ortamlara uyum sağlayabilecek kadar esnek mi?
- Is the human condition flexible enough to adapt to environments beyond Earth?
O iyileşme şansı dışındadır.
- He is beyond the chance of recovery.
O, kazandığından çok para harcıyor.
- She lives beyond her means.
Tom kazandığından çok para harcıyor.
- Tom lives beyond his means.
'Tis Heaven itself that points out an hereafter.