İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Tom hayatının geriye kalan kısmında Boston'da kalmaya niyeti yok.
- Tom has no intention of staying in Boston for the rest of his life.
O pencereyi kasıtlı olarak kırdı.
- He broke the window intentionally.
Onun kasıtlı olmadığına eminim.
- I'm sure that wasn't intentional.
Tom'un maksatları oldukça açıktı.
- Tom's intentions were quite clear.
Onun maksatları belirsizdi.
- His intentions were unclear.
Tom'un güzel planları var.
- Tom has good intentions.
Mary'nin gerçek planları ne?
- What are Mary's true intentions?
Evet, bunu kasıtlı yaptım.
- Yes, I did this intentionally.
Onun kasıtlı olmadığına eminim.
- I'm sure that wasn't intentional.
Amaçlarını bilmem gerekiyor.
- I need to know your intentions.
Onların amaçları açıktır.
- Their intentions are obvious.
The intention of this legislation is to boost the economy.