Tom Mary'ye seçenekleri üzerinde düşünmek için biraz zaman almayı tavsiye etti.
- Tom advised Mary to take some time to think over her options.
Tom diğer seçenekler olup olmadığını sordu.
- Tom asked if there were any other options.
Devam etmekten başka seçeneğimiz yok.
- We have no options but to continue.
ABD'de bir restorana girerken seçeneğin vardır, sigara içilen ya da sigara içilmeyen yerde oturmak.
- In the U.S., you have the option, when you enter a restaurant, to sit in the smoking or non-smoking section.
Leyla ikinci seçeneği tercih ediyor.
- Layla prefers the second option.
Ben iki şıklar arasında seçtim.
- I chose between two options.
Biz burada çok fazla şıklara sahip değiliz.
- We don't have a lot of options here.
Seçmek için sadece üç seçeneğin var.
- You have only three options to select.