Şimdi sıcaklık sıfırın altında on derece.
- It is ten degrees below zero now.
Termometre 15 derecede durdu.
- The thermometer stood at 15 degrees.
Onun büyük babası yüksek rütbeli bir askerdi.
- His grandfather was a soldier of high degree.
Mary diplomasını haziranda alacak.
- Mary will get her degree in June.
Diplomanı nerede aldın?
- Where did you get your degree?
O matematik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir.
- He has a master's degree in mathematics.
İngiltere'de yüksek lisans dereceleri çok yaygın değildir.
- Master's degrees in Britain are not very common.
Termometre 15 derecede durdu.
- The thermometer stood at 15 degrees.
Termometre burada otuz derece olduğunu söylüyor.
- The thermometer says it's thirty degrees in here.
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
- Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
Tom'un bir kanun mertebesi var.
- Tom has a law degree.
If they but knew it, almost all men in their degree, some time or other, cherish very nearly the same feelings towards the ocean with me.
Master, we knowe that thou sayest, and teachest ryght, nether considerest thou eny mannes degre, but techest the waye of god truely.
To what degree do the two accounts of the accident concur?.
... don't have the toxic element of hierarchy to the same degree. ...
... degree to which that is true. ...