Tekstil fabrikasının pencereleri demir çubuklarla donatılmış bu yüzden fabrikada yangın çıktığında işçilerden çoğu öldü.
- The textile factory's windows are fitted with iron bars so when a fire broke out inside the factory, most of the workers died.
Ben sadece bir granola çubuk yedim.
- I only ate one granola bar.
Kız paralel çubuklarda egzersiz yaptı.
- The girl exercised on the parallel bars.
Ellerini bir kalıp sabunla yıka.
- Wash your hands with a bar of soap.
Tom dün üç kalıp sabun aldı.
- Tom bought three bars of soap yesterday.
O, sessiz müziği tercih ediyor - örneğin barok.
- She prefers quiet music - the baroque, for example.
Senin bir baron olduğunu düşündüm.
- I thought that you were a baron.
Bu TV setini indirimli satıştan aldım.
- I bought this TV set at a bargain sale.
Avustralya'nın Büyük Set Resif'i iklim değişikliği tarafından tehdit edilmektedir.
- Australia's Great Barrier Reef is threatened by climate change.
Bariyerde biletini göster.
- Show your ticket at the barrier.
Bir kase meyvenin dışında mutfak masası bomboştu.
- The kitchen table was bare except for a bowl of fruit.
Taksimiz Chuck's Bar and Grill denilen bir yerin dışında durdu.
- Our taxi pulled up outside a place called Chuck's Bar and Grill.
At dışarı çıktıktan sonra ahır kapısını kapatmak için çok geç.
- It's too late to shut the barn door after the horse is out.
At kaçtıktan sonra ahır kapısını kapatmak için çok geç.
- It's too late to shut the barn door after the horse has escaped.
Seni çıplak ellerimle parçalayabilirim.
- I can rip you apart with my bare hands.
Çıplak ellerinle bir elmayı parçalayabilir misin?
- Can you break an apple in half with your bare hands?
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Köpek bana kapıda havlamayı sürdürdü ve içeri girmemi engelledi.
- The dog kept barking at me at the gate and kept me from coming in.
Kapıyı sürgüleyip kilitledik.
- We barred the door and locked it.
İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
- An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
Tom parmaklıklar ardında birkaç yıl geçirdi.
- Tom spent a few years behind bars.
Tom parmaklıkların arkasında olmalı.
- Tom should be behind bars.
Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.
- I can barely bend my left arm.
Winston bir faniydi ama gençlik yıllarında Mars kolonisi Barsoom'a göç etti.
- Winston was an earthborn, but he emigrated to the Martian colony Barsoom in his teenage years.
Barack Obama hariç Amerika Birleşik Devletlerinin bütün başkanları beyazdı.
- Excluding Barack Obama, all presidents of the United States were white.
Barack Obama hariç bütün ABD başkanları beyazdı.
- Excluding Barack Obama, all US presidents were white.
bar the door.
There were no bars so I didn't get your text.
Step up to the bar and order a drink.
He invited everyone to his wedding bar his ex-wife.
I couldn't get into the nightclub because I had been barred.
Suppose we have two objects, foo and bar.
Ancient Sparta used iron bars instead of handy coins in more valuable alloi, to physically disencourage the use of money.
The workers like to gather in a pub where they can let their hair down.
- İşçiler hoşça vakit geçirebilecekleri bir barda toplanmak istiyor.
An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
The local government closed all bars and saloons.
- Yerel yönetim tüm barları ve salonları kapattı.
Tom drinks beer with his buddies at the local bar every weekend.
- Her hafta sonu Tom arkadaşlarıyla bir yerel barda bira içer.
Barsoom was the biggest Martian town. It had the fanciest saloon. It was the Wild, Wild Red.
- Barsoom en büyük Mars kentiydi. En süslü salona sahipti. Orası Vahşi, Vahşi Kırmızıydı.
The local government closed all bars and saloons.
- Yerel yönetim tüm barları ve salonları kapattı.
People everywhere yearn for public leaders dedicated to world peace.
- Her yerde insanlar dünya barışına adanmış kamu liderleri için özlem duyuyorlar.
... looking drunk at a piano bar, I'm actually rehearsing. ...
... and jobs growth while strengthening protection a bar air ...